Hoşsâda-152


H O Ş S Â D A
“Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoşsâda imiş”(Bâki) 
21 Kasım 2008 – 23 Zilkade 1429 Cuma …… sayı: 152
HOŞSÂDA… 152 Haftadır, aralıksız her hafta Cuma günleri devam eden mütevazı bir çalışma…


ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ  
‘Eğitim, Sevgi, Kardeşlik, Güven ve Fedakârlığın Buluştuğu Adres’ 

 
EĞİTİMİN ÖNEMİ
 

Yaratılış gayemiz, görev ve sorumluluklarımız nedir?
Niçin öğrenmeliyiz?, Öğrenip ne yapacağız?
Bu ve benzer sorulara cevap verebilmek için önce insanın yaratılış gayesini bilmesi gerekir. İnsanın yaratılış gayesini açıklamak çok geniş bir muhtevayı gerektirir. Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet(Kulluk) etsinler diye yarattım.”(Zariyat 56)
Yüce Allah’(cc)ı hakkıyla tanımak ve gerçek anlamda kulluk görevlerini eda edebilmek ancak ilimle ve bilgiyle mümkündür.“Kulları içerisinde Allah'tan ancak âlimler korkar, Allah çok bağışlayandır.” (Fâtır, 28)
            Kur’an-ı Kerîm'de ilim övülmüş, bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça belirtilmiştir:
 “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zümer, 9)
 Ayrıca insanın üstlendiği görev ve sorumlulukları, yeryüzü, gökyüzü ve dağlar üstlenmekten imtina etmişlerdir. ”Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir.” (Ahzab 72 )
Bütün bu sorumlulukları insanoğlunun yerine getirebilmesi de oldukça zor ve çetindir. Bu zor ve çetin sorumluluğu hakkıyla bilmek ve yerine getirebilmek için, insanın sürekli bir eğitime tabi tutulması gerekir.

 
EĞİTİMDE SÜREKLİLİK VE TEKRARIN GEREĞİ
 

İlim öğrenmek, önce öğrenilecek şeyi anlamakla başlar. Bazen bir şeyi anlamak için de birkaç kere tekrar ihtiyacı duyarız. Anlayınca öğrenmiş olmayız. Öğrenmemiz için aynı şeyi tekrar tekrar okumamız gerekir. Öğrendiğimizi zannettiğimiz anda onu birisine anlatmamız istendiğinde başaramadığımızı görürüz. Bir şeyi öğrenmiş olmak onu anlatabilmeyi gerektirir.
Burada ikinci bir handikap vardır: Unutmak. Bu tehlikeden uzaklaşmak için de bildiklerimizi hatta ezberlediklerimizi de devamlı tekrar etmek zorundayız. Hafızlığın sırrı burada gizlidir.
Hiç kimse biz bunları biliyoruz, daha önce de duyduk diye tekrarı küçümsememelidir. Tekrar ilmin çimentosudur. Tekrarın gereğini çeşitli örneklerle anlatmaya çalışalım:
1. Hz. Ömer (ra) diyor ki; “Kur’andaki ayetlerden bazılarını okurken öyle anlamlar kafamda beliriyor ki sanki o ayeti ilk defa okuyorum. Halbuki o ayeti daha önce defalarca okumuşumdur.”
2. Melekler devamlı aynı zikri yapıyorlar ve böylece manevi varlıklarını koruyorlar. Allah (cc) böyle yaratmış.
3. Namaz sürekli bir tekrardır. Namazda fatiha sürekli bir tekrardır. Bunu da her rekatta bir defa okuyarak günde kırk defa tekrar ediyoruz.
4. Oruç bir ömür boyu, her yıl aynı şekilde sürekli tutuluyor.
5. Aslında ibadetlerin hepsinin özünde tekrar vardır.
6. Peygamberlerin görevi olan tebliğ devamlı olan bir ibadettir.
7. İlme ihtiyaç suya ihtiyaç gibidir. Her insan için vazgeçilmezdir.
 
“…ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin. (Al-i imran 8 )
“…ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı diret, kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et!" . (Al-i imran 147)
"…ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!" (Bakara 250)
 
 
Merhum Ali Ulvi Kurucu Hocaefendi’nin Dilinden
Son Şeyhülislam MUSTAFA SABRİ EFENDİrahmetullahi aleyh
Müferrih b. Süleyman el-Kavsi (Türkçesi: Tevfik İŞCAN)
 
- Efendim Mustafa Sabri Efendi’yle olan ilişkinizden bahseder misiniz ?
- Altı seneden daha fazla (Mısır’da) kendisiyle beraber oldum. Bu süre zarfında hizmetinde bulunuyor, meclislerine katılıyor, bütün ilmi derslerine evinde devam ediyordum. Aynı zamanda kendisine en çok hayranlık duyan ve kitaplarını en çok okuyanlardan biriyim.
Hocamız Hâfızu'l-Kur'ân idi ve çok güzel Kur'ân okurdu. Kıraat ilmini Sultan İkinci Abdülhamid'in Yıldız Sarayı’ndaki kütüphanesinde görevli iken zamanın reisü'l-kurrası olan Köse Niyazi Efendi'den okumak suretiyle tahsil etmiş ve bu ilimde icazet almıştır.
 
- Şeyh’in Türkiye’den hicret edene kadar ilmî hayatı ve yetişmesi nasıldı?
- Hocamızın çok diri bir ilmî hayatı vardı. Sultan Abdülhamid Hân’ın huzurunda icra edilen "Huzur dersleri"ne iştirâk ederdi. İslâmî İlimler Cemiyeti’ne katıldı ve Dârul-Hikmeti'l-İslâmiyye'ye aza olarak tâyin edildi. Bütün bu faaliyetleri Fâtih Câmii medresesinde verdiği derslere ilaveten sürdürüyordu ki, o vakit Fâtih medreselerinde kadim Ezher geleneğinde olduğu üzere bir program uygulanıyordu. Sabri Efendi, Fâtih Külliyesi’nde Tefsir, Hadis, Fıkıh, Siyer gibi İslâmî ilimleri okutuyordu. Bunun yanında Arap Dili ve Edebiyatı dersleri de veriyordu; bu derslerde talebelerine Allame Sadeddin Taftazâni'nin Mutavvel'ini okutuyordu.
 
- Fâtih Medresesi’nde kendisinden ders okuyan talebelerinden tanıdığınız kimse var mı?
- İmam Buhari'nin Sahih'ini şerhetmiş olan çok değerli bir âlimi tanıyorum: İsmail Kâmil Miras. 1955 senesinde kendisini ziyarete gitmiştim, o zaman kendisi yaşlı bir insandı. Kendisine dedim ki: “Efendim, Şeyhu’l-İslâm Mustafa Sabri Efendi'yi tanır mısınız?” Dedi ki: “Çok iyi tanıyorum, kendileri benim hocamdır, üstadımdır.”
 
- Klas Duruşu… Bilindiği üzere kendileri Osmanlı Meclisi’nin bir âzası idiler; acaba yaptıkları en önemli icraat ne olmuştur?
- Şeyh Efendi’nin en meşhur icraâtı İttihatçılara karşı mukâvemeti ve karşı duruşu olmuştur. Mesela Kânûn-i Esâsî’nin 35. maddesinde bir değişiklik önergesi verdikleri vakit uzunca ve etkili bir konuşma yaparak buna karşı çıkmıştır. Onların bu değişiklikten maksatları bu kanunu kendilerine parlamentoyu dağıtma ve Padişahı hal' etme yetkisi verir hale getirmekti. Tabi bu sayede kanunlarla diledikleri gibi oynayabilecek ve değiştirebileceklerdi. Sonunda da Osmanlı’yı yıkabileceklerdi.
- Mustafa Sabri Efendi bu konuşmasında şunları ifade etti: “Bilinmelidir ki, Padişah yönetim hakkını Kitap ve Sünnet'ten almaktadır. Şayet Hakk'tan ayrılacak dalâlete sapacak olursa İslâm onun hal' edilmesini emretmektedir. Ancak O, İslâm yoluna tâbi olmaya devam ediyor, Hakk'dan ayrılmıyorsa o takdirde Parlamentonun onu hal' etme hakkı yoktur. Bilindiği üzere İslâm ancak kendisine tâbi olunan bir dindir, bir nizamdır, halbuki ey İttihatçılar! Siz onu tâbi olacak hale getirmek istiyorsunuz, ve siz kanunlarda heva ve heveslerinize uygun dilediğiniz gibi değişiklik yapmak istiyorsunuz. Siz sabit olması gerekenle değişip gelişmesi gerekenin sınırlarını çizme konusunda büyük bir hata yapıyorsunuz. Zannediyorsunuz ki insanın sürekli değişip geliştiği gibi kanunların da değişmesi ve gelişmesi lazımdır. Bu doğru değil! Bilesiniz ki, kâinatta bazı değişmez sabit hakikatler vardır, bir de değişken olan şeyler vardır. İnsanın fiilleri değişir ve gelişir, ancak Allah'ın ahkâmı, Allah'ın koyduğu kanunlar değişmez, Rasulullah'ın sünneti sabittir asla değiştirilemez. Sizler Halife-i Müslimîn'in yetkilerini kısıtlamakla aslında kendi keyfinize göre kanun koymak, daha açık ifadesiyle helali haram, haramı da helal saymak istiyorsunuz, bu ise asla câiz değildir.”
 
- Akidesi Sağlam Alimlerin Önünü Açtı… Şeyhu’l-İslâmlık makamındayken yaptığı en mühim hizmet sizce nedir?
- Onun Şeyhu’l-İslâmlık makamında yaptığı en mühim hizmet, akîdesi ve niyeti düzgün olan insanları seçerek mühim noktalara onları tâyin etmeye ihtimam göstermesidir. Aynı zamanda yolsuzluk ve rüşvete karışmış, Batılılaşma ve Avrupalılaşma sevdasıyla yanıp tutuşan kişileri bu mühim noktalardan uzaklaştırmak olmuştur. Bunun yanında resmî organlarda, özellikle de eğitim ve hukuk alanlarında yaptığı ıslah çalışmalarını da belirtmek gerekir…
 
 


  Hoşsâdalar   

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46883 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol